22 Eylül 2024 Pazar

Bugün nasılsın?


Yeniden bitki çayı içmeye başladım. Şu an kendime papatya çayı yaptım ve seninle sohbet etmek istediğimi düşündüm. Sana bir şeyler anlatmayı çok seviyorum biliyor musun? Ama hani böyle bazen art arda çok şey anlatıyorum ya, o zamanlar değil. Tamam, o zaman da yazması keyifli oluyor ama beni rahatlatmıyor sanırım. Biraz sustuktan sonra bir papatya çayı eşliğinde konuşmak çok daha rahatlatıcı.

Geçen gün taslaklara bir cümle not aldım. Kendini ifade etme ihtiyacı aslında kendini ifade edememe nedeninden doğuyor, diye. Hayatta her şeyin sebep ve sonucu var ama sakin olamadığımızda ve aslında arada hiç boşluk bırakmadığımızda, ya ihtiyaçlarımızın ya da bunların nedeninin varlığını unutuyoruz. Bu yaz gökyüzünü uzun uzun izledim. Tüm o parlayan noktalar bazen beni kendi içlerine çekti, bazense uzandığım yere daha da bastırdı. Hele anladıkça, aramamayı anladıkça, yeri daha da güçlü bir şekilde hissettim. Sanırım kendime gökyüzünde bir yer aradım. Yıldızların parıltısının bana bir şeyler vermesini umdum. Büyük harflerle yazılan bir şeyler. Öte yandan, bu büyük harfle yazılan şeyler pek tabii bir yerde yazmıyordu. Bu yüzden kafam karışıktı. Kendimi kaybolmuş hissettim.

Güzelliği oldum olası takdir etmişimdir. Aheste aheste uçuşan bulutların güzelliğini. Bir yanıp bir sönen yıldızların varlıklarından gelen güzelliği. Tüm izleri ve ışığıyla her gece uçuşa çıkan Ay'ın güzelliğini. Gecenin bir yarısı koşuşturan veya hoplayıp zıplayan kedilerin güzelliğini. Bıcır bıcır konuşup anne babasına ilallah ettiren çocukların heyecanının güzelliğini. Gün doğumundaki planların, gün batımındaki hüznün güzelliğini. Kendi kitaplığımdaki kitapların dokusunu fark etmemin güzelliğini. Liste uzayıp gider. Çünkü güzellik her yerdedir ve ben aslında bu güzelliği hep takdir etmişimdir. O zaman, neden mızıldanıyorum veya neyi arıyorum? Her şey zaten yok mu?

Bu yeryüzünde her şeyin bir yeri var. Her varlığın, her varoluşun. Duyguların, düşüncelerin de. Her şeyin işte. Senin de bir yerin var, benim de bir yerim var. Olduğumuz yerde, durduğumuz yerde. O zaman neden korkuyoruz? O zaman neden korkuyorum? O zaman neyden kaçıyoruz? O zaman neyden kaçıyorum? O zaman neden erteliyorum ki? O zaman neden kendi varlığımı kabul etmiyorum?

Durmaktan kastım, kendinin farkında olarak ilerlemek aslında. Endişelenmeden, ilerisini görme kaygısı taşımadan; sadece önündeki durumla ilgilenerek adım adım ilerlemek. Kendi içinde durarak. Bence bunu başarabilen biri, gerçekten güçlü biridir. 

Sen bugün nasılsın?

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.




12 yorum:

  1. Sevgili İlkay, yazının başlangıcını okurken benim de uzun zamandır bitki çayı içmediğimi fark ettim ve uyumadan önce papatya çayı içmeye bayılırdım. Belki birazdan da papatya çayı içebilirim, neden olmasın ki? Bu da bir varlık sebebi olabilir belki. Papatya çayı içmek :) Ben hayatın tüm küçük ve anlamlı anların toplamının oluşumundan oluştuğunu düşünüyorum. Bu yaz bunu çok fazla düşünmeye ve sorgulama fırsatım oldu. Bazen kafamın içinde durmadan bunu sorgulayan kocaman bir orkestraya sahiptim. Şimdiyse yalnızca güzel keman notaları geliyor zihnimden. Seni okumayı seviyorum ve seninle biraz benzediğimizi düşünüyorum. Bu yaz ben de gökyüzünü çok fazla izledim <3 Çokça sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de büyük oranda böyle olduğunu düşünüyorum. Yani küçük ve anlamlı anların daha büyük şeyleri oluşturduğunu ve bunların da birleşerek bizi ve dolayısıyla hayatımızı oluşturduğunu düşünüyorum. :)
      Bugün sonbahar ekinoksu. Yeni mevsimin başlangıcı. Başlangıç zamanları beni hep motive eder. Güzel bir dönem olmasını diliyorum. Artık işin düşünce boyutunda kalmak yerine eyleme odaklanmak ve eyleme geçmek istiyorum. Aslında artık istemek bile istemiyorum, yapmak istiyorum. Bu da değişik bir cümle oldu. :)
      Orkestra benzetmen de ne kadar yerinde olmuş. Bazen tüm bu sesleri dinlemek hoş, bazen gürültülü, çoğu zaman elimde bir besteyle çıkmamı sağlayacak şekilde geçiyor. Ama bir enstrümana odaklanmak hep en iyisi. Aslında senin kemanını dinlemeyi de (mecazi ve gerçek anlamda :) çok isterim.
      İyi ki geldin. Çok kalp <33

      Sil
  2. Ne garip, yazına geldiğimde önümde içine yuvarlak kesilmiş iki ince dilim limon atılmış ıhlamur vardı:) Ben gün boyu çok iyiyim, genelde blogları dolaştım, okudum üfledim pay çıkardıklarımı payıma ekledim. Son iki paragrafınla aynı fikirdeyim, ve kendi geldiğim noktadan bakınca daha genç olan senin adına çok sevindim... Doğru yoldasın yani.:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir tesadüf olmuş. :) İyi olmanıza çok sevindim ve teşekkür ederim güzel ve yine gülümseten yorumunuz için. :)

      Sil
  3. sadece önündeki durumla ilgilenerek adım adım ilerlemek. Bu o kadar zor ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama en iyisi ve aslında bence bir kere alışınca kolayı bu olacak :)

      Sil
  4. hayat güzel hava güzel :) sen sanat meraklısısın estetik sevcen tabiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öğlenleri hala sıcak. Ve evet sanatseverizz :)

      Sil
  5. Ne hoş bir yazı olmuş keyifle okudum. Hayatta çok güzellikler var gerçekten. Bunları fark edince, durup düşününce daha huzurlu hissediyor insan. Bu aralar iyiyim çok şükür. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Böyle farkındalıklar insanın bakış açısını etkiliyor. Aslında tam da böyle anlarda yaşadığımı hissediyorum. Burası güzel bir Dünya :) İyi olmana da çok sevindim.

      Sil
  6. Ah ben bu aralar Kuşburnu çayına sardım İlkay :)) Tam bir enerji bombardımanı benim için ve bu çayı içmeye başladığım günden bu yana canım daha az şekerli şeyler istiyor. Senin yazıların güneşli bir yaz gününde, ağacın altındaki bir gölgelikte dinlenmek gibi hissettiriyor. Şöyle uzanıp gökyüzünü izlemek gibi... O kadar iyi geliyor yani :) Çok sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman ben de mutlaka deneyeyim, ihtiyacım olan şey gibi görünüyor :) Ve çok teşekkür ederim. Yorumunuz, yazılarımın böyle hissettirmesi beni gerçekten mutlu etti. Benden de kocaman kalpler <33

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.