4 Eylül 2024 Çarşamba

Olması Gerektiği Yerde, Olması Gerektiği Zaman Olan Şeyler.

Söze nereden girsem bilemediğimi düşündüğüm noktada, yazıma benim için zaten sevgili Sylvia'nın başladığını fark ettim. Mutlu olmaya kafayı çok fazla takmıştım. Yoksa mutsuz olmamaya mı demeliyim? Temelde ikisi de aynı şey değil midir? Bu, belki bir sınırı geçmek gibi gelmez bize her zaman ama sanki olan aslında budur. Tabii bu noktada mutluluktan, ah hayır, mutsuzluktan ne anladığımız da önemli bir noktadır.

Sana hep mutluluktan bahsettim. Tüm bu parçaları toplamak keyifli ancak yine de yanıltıcı olabilir. Mutluluk derken kastettiğim şey hep kendi parçalarımdı. İnanır mısın tam da bu nedenle kendimi mutlu hissedemiyordum. Ne kadar çabalarsam o kadar olmuyor gibiydi. Ama, diyordum, bu zaten bana ait bir şey... mutluluk olamaz. Ben, mutluluğun içimizden dışımıza akan bir duygu olduğunu düşünüyorum bu arada. Buna rağmen... Her duygu içten dışa akar. Önemli olan beyninin onu nasıl tercüme ettiğidir. Ama bir noktada durmaz mısın? Bir noktada içimizdeki mızıkçı çocuk bize sarılmak istemez belki.

Küçük kuzenim ne yapacağı kestirilemeyen bir civciv ahahah. Çocuklar çok ilginçler. Ben sadece sevip kaçayım'cıyım ama bir çocuğun minik bir hareketinin, bir sohbetinin, bir düşüncesinin tanıklığını etmek bile aslında bize kendimiz hakkında fikir verebilir. Küçük kuzenimden neden bahsettiğimi bilmiyorum ama sanırım aradığım kelimeleri bana şimdi o verecek. İçimizden bir şey çıkmak, daha doğrusu dışarı akmak istediğinde sanırım ne yaparsak yapalım onu tutamıyoruz ve o kendini bir şekilde ifade ediyor. Bir sözle, bir hareketle, bir olayla... herhangi bir şeyle. Bizden yayılan enerji bile olabilir bu. Biz fark etmiyor gibi yaptığımızda bile o bir şekilde akar. Ne olduğunun bile önemi yok. Hangi noktayı tutup da sana içimden akmak isteyen düşünceleri anlatacağımı bilemiyordum. Bildiğim tek şey onun akacağıydı. O halde sana biraz küçük kuzenimden bahsedeyim.

Biraz inattır ahahah. Bazen aşırı uslu tatlış bir çocuk, bazen zıpır bir tazmanya canavarı olur. Bir insan bütün hepsini nasıl bünyesinde taşıyabilir anlamak zor. Hayır, ikizler burcu da değil. Belki de çocuk olduğu içindir. Çocuk olduğu için, her şey olabilir. Ona sarılmak istediğimde bana izin verdi beyefendi. Ama bana sarılmadı! Gerçekten kırılmıştım. Ona bunu söylediğimde bana, 'bana sarılmak istemediğini,' söyledi. Ah kalbim! Sesini duydun mu?.. Bu olayı kalbime gömüp uzun süredir depoladığım kurtlarımı döktüğüm bir sohbete daldım. Tanrıdan başka bir şey istesem olur muydu bilmem ama buna çok fazla ihtiyacım vardı. Düşüncelerimi olduğu gibi ifade etmeye. 

Ben bir cırcır böceğiyim. Bunu sanıyorum ki sağır sultan bile... Ah nasıl duysun, yazıyorum! Elektriksiz sultan bile? Ah bilemedim. Elektriksiz sarayındaki sult- Jeneratörsüz? Her neyse! Herkes duydu biliyorsun. Tüm Neptünlüler (yani ben *-*) ve bazı Dünyalılar! Bir cırcır böceği ötmelidir, bunu da bilmelisin. Yeryüzüne bu yüzden çıkarlar. Evet, ötmek için. Yoksa ne işleri var bunca hengameyle? Ben de bir cırcır böceği olduğum için uzun süre ötmediğimde bunalıma giriyorum. Evet, beni bunalıma sokan şey bu. Öttüğümdeyse doğama aykırı davranmayı bırakıyorum. Bu yüzden bu akşam ferahlamıştım. Ferahladığımızda unuttuğumuz şeyleri bir anda hatırlarız, biliyorsun. Ben de ötüp de sustuktan sonra bunu hatırladım işte. Bundan iki üç yıl önce yine bir gece ansızın yıldızlarda gördüğüm bir şeyleri. Hani cadıyım da ya, bööö! Şaka yapıyorum. Gördüğüm şeyi sana anlatmayacağım ama o şey... Bir hayaldi! 

Ben yıldızları izlerken hiç hayal kurmam. Bunu daha evvel söylemiş miydim? Yaaa. Düşünürüm. Düşünmeden düşünürüm. Pek çok şeyi. Yıldızların ne kadar çok, parlak ve havalı olduklarını; misal. Bu nedenle mi bana güzel gelirler, yoksa güzel olma hali ayrı bir sıfat mıdır ki? Bilmiyorum. Sadece, onları görebildiğim her gece kendimi şanslı hissederim. Bazı gecelerse onları göremem. Gördüğüm şeyler bazen beni üzer, bazen sinirlendirir, bazen güldürür, bazen şaşırtır ama hiç korkutmaz. Yıldızları izlerken insan korkmamalı. Çünkü korkarsa, onları görme ihtimali azalabilir. Ne kadar parlak, çok ve havalı olduklarını falan işte.

Bu gece sanırım kendime sarıldım. Uzun süredir bunu reddettiğimi ansızın hatırladım. Nasıl unutabilirim pek çok kez ifade ettiğim şeyi? İnsan unutandır sanırım. Belki de unutmak bize verilmiş bir kutudur. Pandora'nın kutusu gibi evet. İçinde bir sürü şey vardır. Bir sürü his. Bazen kötü hislerden, bazen iyi hislerin sorumluluğundan kurtulmak için unutmayı seçeriz. Oysa Pandora, kutusundaki bir şeyi çıkarmaz. Her şeyi serbest bıraksa da, o şeyi tutar. Benim çoğu zaman burun kıvırdığım, beni öfkelendiren; çok nahif, çok güzel bir kavramı. Evet, bence o 'şey' bir duygudan ziyade kavramdır ve o kavrama yönelik düşüncemiz onu bir duyguya dönüştürür. Bundandır ki herkes farklı şekillerde ''umut'' eder. Belki de umut, hatırlamaktır.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.



9 yorum:

  1. Mutluluk ona yüklediğimiz anlamda gizlidir belki de. :) O yüzden göreceli bir şey. Fazla düşünmeden kendimizi akışa bırakmak iyi oluyor. :)

    YanıtlaSil
  2. küçük kuzenin seni de bizi de mutlu etti işte yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne afacan o, yicem onu ama izin vermez :))

      Sil
  3. Rachael Yamagata çok hoşuma gitti, listemde artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim, benim de sevdiğim bir parçası bu. :)

      Sil
  4. Küçük kuzenine maşallah. :)
    Çocuklar gerçekten bambaşka bir şey. Hayata bakış açıları, hayatı bir yetişkinden farklı yorumlamaları.. Büyüdüklerinde küçüklük hallerine şahit olmuşsa eğer insan, o anları özlüyor. :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederiz :) Evet gerçekten özellikle de belli bir dönem var o dönemde bıcır bıcır oluyor çocuklar. Fazla dürüst olmaları ve merakları beni güldürüyor. Büyüdüklerinde insana tuhaf geliyor evet. Küçüklüğüne tanık olduğum çocuklar veya kişiler gözümde hep çocuksu kalıyorlar. Bunu en bariz kardeşimde ve onun akranlarında yaşamıştım.

      Sil
  5. Sadece bizimle ilgili olsa evet bence de mutluluk çok kolay. En azından benim için öyle. Bazı insanlar zor mutlu olur o ayrı da, benim enerjimi genelde çevremdeki insanlar düşürüyor. Enerjimi zar zor toplama, sonra onun emilmesi ve bunalım ve yine enerji toplama çabası vs derken zaman geçiyor. Gerçekten iletişimimi bile en aza indireceğim. O nasıl olacaksa? Çevre çok çok çok çok önemli bu konuda.
    Bu yazıyı yazmadan evvel aklıma başlığı geldi. Başlıktan hareketle bir şeyler yazdım bile diyebilirim hatta. Artık iç dünyamı yansıtmak da istemediğime karar verdim ama yine de yazmadan duramıyorum. Çünkü blog yazmak da enerji veriyor bana, her yazımdan sonra hissettiğim rahatlık hissiyle birlikte bunu fark ediyorum.
    Her neyse, teşekkür ederim yorumunuz için. :)

    YanıtlaSil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.