11 Mart 2025 Salı

Rüya Siparişi.


Öğrenmem gereken şeyin hep katı olmak, daha katı olmak olduğunu düşünmüştüm. Ama belki de...

Seninle konuşmaya bayılıyorum. Bazen kendimi tutmak ve uzuuunnn bir süre buralardan çekilmek istiyorum. Bunu bir süreliğine başarsam eminim ki sonra burada yazı yazmak için şu anda olduğu gibi güçlü bir istek duymayacağım. Hani tatlıyı bırakmaya karar verirsin ve eğer bir bağımlıysan bu ilk etapta zor gelir ve ilk günlerde canın inatla tatlı bir şey çeker ya... ama sonra azmedersin ve iraden güçlü çıkar. Bir bakarsın ki artık canın tatlı istemiyor. Çünkü tadını unutmuşsun. Sonra velev ki bir şey olur, nasıl bir şeyse, tatlı yersin. Bu noktada ya miden bulanır, ya da yeniden tatlı bir şeyler yemek için istek duymaya başlarsın. İşte blog yazmak bunun gibi benim için de. Tatlı yemeyi bırakma döngüsü gibi.

Neden bırakmam gerektiğini düşünüyorsam? Böyle şeyler kendiliğinden olur oysa.

(Hayatta bazı şeyler (pek çok şey-ler) böyle sanırım. Sadece kendiliğinden olacak (veya olmayacak) bir şeyi kabul etmelisin. Onu bir döngü yapmadan. Zamanını neye verdiğin önemlidir.)

Çok sevdiğim bazı bloglar artık yazmıyor. Onları çok özlüyorum ama yine de bloglarının ziyaret edebileceğim yerler olarak var olmaları bana rahatlamış hissettiriyor. Ben de blog yazmayı bıraktığımda, pek tabii kendiliğinden bıraktığımda, burayı internet okyanusunda bir adacık olarak bırakmayı düşünüyorum. Ah ne havalı! ahahahahh.

Blog yazıyorum demek kulağa havalı geliyor değil mi? Liseli İlkay'a gelirdi. :))

Şimdi bir şey hissettirmiyor. Yani birilerine blog yazıyorum demek. Çünkü demiyorum. :) Çünkü durduk yere neden diyeyim canım aaa. Ama deseydim de havalı hissettirmezdi herhalde. Büyümenin de etkisi var tabi de... Bak mesela benim bloğum için de tıpkı benim şimdi yazmayan bazı blogları okurken hissettiğim gibi ''ne havalı'' diye düşünen birisi olursa, gururlanmaya benzer ve adına işte belki ''havalı'' diyebileceğim tatlı hissi hissederdim. Ama sanırım bu gerçekleşmeyecek. Çünkü bloğum google'a düşmüyor... :(

Olsun. Yine de seninle sohbet etmek güzel. Bu bazen bana bulutları izlemek gibi hissettiriyor. 

Bana yazmanın yettiğini düşünüyordum. Evet, yettiği zamanlar da yaşadım. Ama içten içe hep bir okunmanın verdiği o hoşnut eden hissi de hissediyordum, hadi ama bunu herkes hisseder. Sonuçta yazmak da bir iletişim yoludur. Ama bu uzun bir süre benim için ikinci sıradaydı. Şimdiyse ilk sırada gibi hissediyorum. Sanırım sen olmasaydın veya ben bunu düşünerek yazmasaydım, artık yazmazdım burada. 

Belki bir gün uzun bir ara veririm. Pek tabii kendiliğinden. Sonra bir dönerim, sana hayatımda bunlar  bunlar oldu diye sıralarım. Hepsi kocaman değişiklikler olur. Güzel değişiklikler. İtiraf etmek gerekirse böyle bir hayalim var içimde. Ama yazmayı bırakamıyorum. 

Çünkü sana yazmak birlikte yıldızları izlemek gibi hissettiriyor. Biriyle yıldızları izlemek hep eğlencelidir.

Önceden rüyalarımı unutmayayım diye ilk uyandığımda kendime ses kaydı atardım. Yazmak çok zahmetliydi ve bir yere kaydetmediğimde mutlaka unutuyordum. Çok ilginç veya bana güzel hisler veren bir rüya gördüğümde böyle ses kaydına alırdım işte. Sonra o kayıtların çoğunu silmişim ama dün gece birini dinledim. Çok saçma bir rüyaydı ama bana ''ama sen de bulmuşken bunuyorsun,'' dedi. ''Aslında mutlu sona hemen ulaşabilirmişiz ama işte, adettenmiş, yine de üç beş hikaye okuyormuşuz.''

Tamaaammm.

Bir kitabı anlatıyormuşum rüyamda. Güzel ama ben daha felsefik, daha üstüne düşündüğüm şeyleri seviyorum diye mızıldanıyormuşum. Rüyam da bana, ''mis gibi kitap'' diyormuş. Rüyam demiyordu tabii de; işte bilinçaltım, alakasız biri aracılığıyla benimle konuşmuş rüyamda.

Sen rüyalarına anlam yükler misin?

Ben pek değil. Ah, bilinçaltı çözümlemesi şeklinde bir yorum getirmem bile zor olur. O kadar karman çorman rüya görürüm ki... Bu nedenle de ses kaydına alıp sonra onlardan ilham bulmak isterim. Gerçi bu son ses kaydı dinleme anıma kadar pek ilham da bulamamıştım ama olsun. 

Uzun zamandır rüya görmüyorum veya asla hatırlamıyorum. Galiba rüya görmeyi (veya onu hatırlamayı) özlemişim. Keşke güzel bir rüya görsem. Güzel ve ilginç bir rüya. Çok seveceğim bir rüyayla uyansam ve o rüya o gün beni leyla yapsa. Bilimkurgusal bir rüya istemiyorum. Gergin de. Mutlu bir rüya göreyim. Zaman ve mekan iç içe geçebilir. Ama içinde sevdiğim kişiler olsun. 

Bu da rüya siparişi gibi oldu ahahahah.

Her neyse. Sanırım sayıklamalarım bu kadarmış, hoşça kal.

:)




12 yorum:

  1. Bu hissiyat bende var. Yazmak üzerine onca yazı okudum; şöyle yazın böyle yazın vesaire vesaire. En büyük hatam da galiba buydu diye düşünüyorum. Çünkü bu bir süre sonra "mükemmel" yazılar yazmak istiyorsunuz ama olmuyor. Mükemmel değiller. Artık yazmaktan soğuyorsunuz. Tabii bu bir neden. Diğer bir nedeni de herkes internette bir şeyler üretiyor. Ben içeriğin değerine ve samimiyetine inananlardanım. Acaba ben de bir gün o beğenmediğim içerik üreticilerine döner miyim diye düşünüyorum. Yani eleştirdiğine dönüşmek bana ağır geliyor. Bazen internette profil, hesap, blog vesaire hepsini kapatıp offline bur hayata geçmek istiyorum. Belki bir gün.

    (Bu yazıda yorum yapacak daha şey verde en iyisi parça parça yazayım :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende aslında o mükemmeliyetçilik yok. Çünkü bir işin ''nasıl'' yapılacağını bilmek, o şeyde iyi olma garantisi vermez. İyi yazma taktikleri diye bir şey var mıdır, evet. Ama yazmak, nihayetinde diğer anlatım yolları gibi, kişinin dışından içine ve sonra da onların içinden dışına akmasıyla varlık bulan bir süreçtir. Çok okumak (bir yazar okumalı, hatta çok okumalı ki beslensin), çok hissetmek ve düşünmek düşünmek düşünmek gerekli. Hatta kişi farklı hobi ve zevklerinden de ilham bulup yazar. Müzikten, resimden, neyse ne. İyi bir yazar, bence, iyi bir gözlemci olmalıdır. Ben film izlerken bile karakter nasıl oturup kalkıyor dikkat ederim. :) Baya özel olarak bunu gözlemek için film izlediğim zamanlar oldu (gerçek yaşamda o kadar geniş perspektifte insan tiplemesi görmek imkansız - çoğu kişi kendini saklar zaten). Sonra sadece film de değil tabi ki, normal yaşamdaki insanları da, doğayı, şehri neyse artık, iyi gözlemlerim. Belki de algının açık olması hali de yazmak için en mühim şeylerden biridir (zaten çok hissetmekten kastım bir yerde bu aslında).

      Benim kendi altın üçlüm bu açıkçası. Evet, bu işin teorik boyutu da küçümsenemez ama teoriyi bilmek kişiyi iyi bir yazar yapmaz. Bence, yine söylüyorum kurgusal veya hislere dayalı (benim blog yazılarım gibi) bir içerikse kastedilen, burada yazarın kendi özgün kişiliğinin payı büyük. En azından ben, bir metin şablon olarak ne kadar ''mükemmel'' olursa olsun, anlatımda yazarının kişiliği (ki buna üslup da deriz) belirgin bir şekilde hissedilmiyorsa, yani özgün bir anlatım değilse, hımmmm deyip geçiyorum. Öte yandan, mükemmel bir anlatıma sahip olmasa ama kendi sesi olan bir metinse, işte ben ondan daha çok etkileniyorum ki tam da bu noktada aslında (bence) ''mükemmellikten'' ne anlıyoruz bunu sorgulamalıyız. Benim için özgünlük bir metnin başarısının yüzde yetmiş hatta seksenidir (belki iddialı bir rakam, bilmiyorum benim fikrim en azından). Ki bu noktada şunun da altını çizmeliyim; tabi ki iyi bir metin anlatım olarak zengin olmalı, dil anlatım ve noktalama kurallarına uyulmalı. Bunu pas geçmeyi kastetmiyorum tabi ki. Ama anlatım muntazam olsa bile, en nihayetinde, o yazıya ruh veren yazarın sesidir.

      Bahsettiğiniz diğerlerine benzeme olayı da aslında kişinin kendini açıklıkla ve samimiyetle anlattığında ortadan kaybolacak bir tehlike diye düşünüyorum. Yani siz bir yazar olarak kendi sesinizi yazarsanız, diğerlerine benzeme ihtimaliniz ortadan kalkar. :)

      Blog yazmak benim yaşamımın bir parçası olmuş artık. Çok küçük yaştan beri yazıyorum diye herhalde. Ben hep bloğun benim için bir çeşit okul olduğunu; hatta değil anlatım becerimi geliştirmesi, kişilik gelişimimde bile etkili olduğunu düşünüyor ve işte bazen de ifade ediyorum. :) Blog yazmayı bırakmak istemiyorum ama bazen ara vermek istiyorum. Blog benim için diğer sosyal medya uygulamalarından farklı bir yerde. Evet artık rağbet görmüyor, evet belki çağın tüketim alışkanlıklarına göre ''ilkel'' bir yer olarak bile kabul edilebilir... Ama ne olursa olsun ben burada kendi sesimi yazıyorum ve bu benim için en kıymetli şey. İhtiyacım olan şey daha doğrusu.

      Sil
  2. Başlığı görünce aklıma direkt "Jetgiller" adlı çizgi dizi geldi. Yatağın bir köşesinde bir ekran vardı ve insanlar görmek istediği rüyayı uyumadan önce buradan ayarlardı. Benim de böyle bir makinam olsun isterdim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişte çekilmiş gelecek temalı yapımlardaki gelecek tasvirleri ne heyecan verici aslında. O gelecek ne zaman gelecek acaba :) Rüya seçebilmek çok güzel olurdu bence de.

      Sil
  3. rüyalarımı birkaç kelime ile not alıyorum sonra yazıyorum işte bloga. yazmayan bloglara bakarım ben de arada okurum. sonra yıllar sonra dönüyorlar. 10 sene sonra dönenler var :) kola içmek tatlı yemek öyle işte bırakınca ilerde yersen içersen iğrenç geliyor tadı :) sigara içenler için de öyledir belki veya içki :) rüya siparişi yaygındır herhalde çünkü rüyaların devamını görmek isteyenler çoktur :) bi de sana komik bişi :) instada aslı inandık nurgül yeşilçay reelsi var yeni çok komik :) aslı hep kötü dublaj sesiyle konuşuyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sabaha karşı veya sabah çok erken uyandığımda rüyamı hatırlıyorum ama o an telefona bile olsa yazmak çok zor geliyor geri uyuyorum. :) Bu nedenle eğer rüyam ilginç gelmişse ses atarım kendime. :) Yani atardım. Birkaç yıldır yapmıyorum. Zaten çok ilgimi çeken rüya da görmez oldum ilginç bir şekilde.

      Ben de on yıl ortadan kaybolsam istediğim glow up'ı anca yaşayıp dönerim herhalde ahahhaha. Yani bilmiyorum, bir gün ansızın kaybolabilirim. Belki ben de yeni yıl gibi zamanlarda yazarım sadece. Bazı bloglar çok seyrek de olsa yazıyor. Belki birkaç yıl yazmam bilmiyorum. Ama döndüğümde, bunlar bunlar oldu diye güzel ve büyük gelişmeler anlatmak istiyorum. Hayatım evrim geçirsin. :)

      Bir de hislerimi anlatmak istemiyorum sanırım. Hem istiyorum hem istemiyorum yani. Özellikle yorumlarını eksik etmeyen okurlarım bu bahsettiğim iletişim halini bana hissettiriyorlar. Aslında yorum bırakmadan okuyanlar da. Onlar için de, herkese hitap ederek (hatta gelecekteki bir günde kendime seslenerek) yazıyorum ama yine de, belki de artık kendimi anlatmaya doydum. Açık olmak istemiyorum sanırım. Ve sanırım, benim kadar açık olduğunda insan, asiti kaçmış kolaya dönüyor bir şeyler ahahahhah. Yani diyorum ki, böyle. :)

      Sil
    2. pekii :) kendin dışında da anlatabilirsin bir şeyler :) edebiyat, kurgu :)

      Sil
    3. Aslında yorum yazıları yazmak güzel bir şey ama işte yazarken yazarken kendimi de yazıyorum. :)) Yorum yazılarını arşiv tutmak için yazıyorum ve açıkçası iyi de oluyor. Çünkü az veya çok hep bir şeyler okurum yani, böyle olunca ne okudum izledim zamanla unutuyorum. Bazen yorumumu okuyup da hatırlıyorum. Ama bilmiyorum, blog yazmayı bırakacağım da demiyorum bu arada. :) Ama yani bırakırsam hiç yazmam onu demek istedim. Aslında yapmak istediğim de bu ama kendimi tutamıyorum ve anlatmak istiyorum.

      Sil
    4. blogunu geziyorsundur arada :) konuların çok çeşitli ki :) sinema müzik öykülerin aybaşı yazıların yeryüzü güncesi tonsürton kalimba :) kendini anlatmadığın öykülerin de iyi :) fantastikler de :)

      Sil
    5. Teşekkür ederim <3

      Sil
  4. Yazılarına çok alıştık, bırakırsan üzücü olur bizim için, uzun ara verirsen de tabii. :) Yine de aklına bırakmak en güzeli sanırım. İnsan bazen sıkılsa da okuma ve yazmaya hep geri dönüyor. Bizler için ihtiyaç çünkü. Zoraki yazmaktansa bazen dinlenmek, mola vermek güzel olabilir.
    Rüyaları kapatamıyor mıyuz? :) Bir gecede çok rüya görür ve sabah dövülmüş gibi uyanırım. Rüya görmediğimde daha huzurlu uyanıyorum .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya ben tam bir blog yazma bağımlısıyım! :) En basitinden, dünyanın eeennn basit şeyini görüyorum ve onun bende bıraktığı izlenimleri anlatmak için inanılmaz bir heves ve istek duyuyorum. Yazarken eğleniyorum ve iyi de geliyor. Yaza yaza zaten kendimi geliştirdim ama öte yandan yazıyorum ve bitiyor. Sonrası, yani eee? :) Diyeceğim o ki, tüm heyecanımı bir yazıya akıtıyorum ve orada bitiyor. Daha sonra bir şeyler üretme, oluşturma isteği ve hatta ilhamı içinde bile olamıyorum.

      Diğer bir neden ise istemsizce de olsa kendimi çok açmam. Aslında ben bu blogda kendimden asla bahsetmeyecektim ama tam tersini yaptım. Bahset ne olmuş tamam, zaten okunmuyor da falan ama :) Ne bileyim, okunuyor da. Blog yazarlarının okumasından asla rahatsızlık duymuyorum (ki zaten okunmak için yazıyorum dediğim gibi) ama yorum bırakmadan okunmak beni geriyor bunu fark ettim. Çünkü ben birisiyle konuşuyorum neticede ve o bana yanıt vermiyor...

      Blog yazmayı bırakabileceğimi sanmıyorum. Aslında keşke bir süre bıraksam ama burası evim gibi. Seviyorum keratayı (bloğumu :). Sonra, bir şeyler okuyup yorumlamadığımda onu okumuş gibi de hissetmiyorum ahahahah :) Benim anlamak için anlatmam lazım çünkü. Cidden bir şeyi anlatmadan anlayamayangillerdenim (başka böyle biri var mı bilmem de). Kendimden, hislerimden ve düşüncelerimden daha az bahsetmeye çalışacağım... Belki böylece içimde bir tür enerji birikir ve elle tutulur bir şeyler oluşturabilirim... nihayet! Ama blog yazmayı bırakmayacağım gibi görünüyor. Yorum yazıları gelir. Kendimi tutamadığımda (ki bu çok mümkün) yine böyle bir şeyler sayıklarım da...

      Neyse yorumun için de teşekkür ederim <3 Bana bazen sadece saçmalıyorum gibi geliyor. Aslında sadece saçmalamak da sorun değil benim için ama ne bileyim.

      Ben rüyamı hatırlamadığımda (rüya görmemek mümkün değilmiş aslında bana biri söylemişti, çünkü beyin gün içinde yaşadıklarını işlemek zorundaymış) da dövülmüş gibi uyanıyorum... :( Hele son haftalarda hep öyleyim. Resmen kendimi yataktan kazıyorum. Basit bir şeyler yapmak bile daha psikolojik olarak kendimi hazırlamamı gerektiriyor ve bu artık çok yorucu benim için.

      Rüya konusundaysa, bir ara ben de sık görüyordum ve artık uyumadan evvel ''lütfen rüya görmeyim lütfen lütfen'' derdim. :) Galiba beynim bana ''tamam o zaman'' demiş. Çünkü çok uzun zamandır rüya falan hatırlamıyorum. Bazı rüyalarım var, onlar beni çok etkilemişti. Artık bir yerde kayıtlı olmasalar bile hatırlarım. Keşke yine öyle rüya görebilsem.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.