![]() |
Yazar: Nezihe Meriç, Yayınevi: YKY |
Kitap, Nezihe Meriç'in 1950'li ve 60'lı yıllarda kaleme aldığı öykülerin bir derlemesi. Toplu Öyküleri başlıklı bu ilk ciltte yazarın Bozbulanık, Topal Koşma ve Menekşeli Bilinç isimli kitaplarındaki öykülere yer verilmiş. Bu öykülerin genelinde toplumun geleneksel yapısının içinde kendini bulan, arayan, kaybeden ve var etmek isteyen aydın ve genç nesil karakterler yer ediniyor. Bu da tabi ki arka planda kuşak çatışması, köy-kent, gelenek-modernite zıtlığı vs gibi temaların oluşmasını sağlamış.
Kitap Nezihe Meriç'ten okuduğum ilk kitaptı. İtiraf etmek gerekirse Türk Edebiyatı'ndan, özellikle de öykücülerinden, çok çok az okuma yaptım. Bu eksiğimi kapatmak için kütüphanede Türk Edebiyatı kısmında dolanırken karşıma Nezihe Meriç'in bu eseri çıktı. Nezihe Meriç, çağdaş Türk öykücülüğünün öncülerinden kabul edilen bir isim. Bu nedenle kitabı özellikle de yazarı dolayısıyla okumak için heyecanlanmıştım. Nitekim, kitabı okurken çok da lezzet aldım.
Gerçekten, bazı kitaplar böyledir. Özellikle de usta bir kalemin elinden çıkmışsa. Okuruna lezzet verir anlatımı. O tadı resmen alırsın yani. Karakterden mi, olaydan mı diye ayıramazsın. En başta anlatım içine işler. Dersin ki, insanlar neler yazıyor. Böyle yazabilmek için gerçekten o öykünün havasını solumak gerekiyor. Resim yapmak, nakış işlemek gibi... ince ince işlemiş yazar öyküsünü, çizgi çizgi çizmiş. Karakter gerçek, diyaloglar gerçek, düşünceler gerçek. Yoldan birini çevirsen, işte onu görüyorsun öykülerde. Yaşanmışlık mı desek... Yaşamayan biri böyle yazamaz. Ben hep böyle düşünüyorum bazı ustaları okurken. İmrenemiyorum bile; sadece hissede hissede okuyorum.
Kitaptaki öyküleri genel olarak çok sevdim. İyi ki okudum dediğim bir kitap, iyi ki anlatımıyla tanıştım dediğim bir yazar oldu.
Hoşça ve kitaplarla kalın.
ALINTILAR
''Ama bütün bu eşyalarda, sevilmemekten gelen bir donukluk vardı. Bir şey anlar gibi oldu. İşin sırrı - o eksikliğin - buradaydı galiba. Okşanmamış, çiçekleri öpülmemiş Kütahya vazoları; bir kadın yanağının sıcağını duymamış aynalar; tavanın, uzun uzun seyredilip düşlere dalınmamış oymaları; kilimlerin nakışları, ''galiba galiba... boşuna bir güzellik, renklilik, aydınlık, ferahlık.'' Her şey kendi kendine, konduğu yerde duraduruyordu.'' (Sayfa 24 - Bozbulanık\ Boşlukta Mavi)
''Bir şey susuyordu. Uzun uzun, geniş geniş, güneşli, hafiften esintili bir şey -insanı deli edercesine vınlayarak- susuyordu.'' (Sayfa 24 - Bozbulanık\ Boşlukta Mavi)
''Bizim kuşak erkekleri niye böyle?.. Hiç çelebisine rastlamadım. Çoğu Amerikan işi Jön rolünde! Biz neyiz ya? Geç Allah aşkına.'' (Sayfa 36 - Bozbulanık\ Bozbulanık)
''O şarkıyı duyduğum zaman heyecanlanıyorum. Gözlerimi kapayarak dinliyorum. İnsanın içine işleyen bir ses bu. İçinden uçuk sarı ışıklar geçen esmer bir ses. Bana, bazı bazı güneybatıdan esen, o mahzun rüzgarı hatırlatıyor. O, benim sevgilimin sesi değil. Ne söylediğini bile bilmiyorum. Gözlerimi kapıyorum. Ben sessiz ve önemsiz bir kızım. Yalnız. Çilli burnum ve soluk yanaklarımla... O, Kaliforniyalı genç bir adam herhalde. Ya da başka bir yerden. Belki Kansaslı. Belki de Filadelfiyalı. Buğday renkli ve dalgın bakışlı. Yalnız ve üzgün. Bana dokunan bu işte. Onu kendime yakın buluyorum. ''Mona Lisa'' dediği zaman ağlamak istiyorum. Bir kıza seslendiğini, bir aşk şarkısı söylediğini anladığım halde, başka şeyler geçiyor içimden.'' (Sayfa 68 - Bozbulanık\ Narin)
''Kadınlar bilirim, kabadayı ve yırtıcı görünüşlerinin, boyaların, kokuların altında ürkek, yalnız kadınlar.'' (Sayfa 70 - Bozbulanık\ Narin)
''Belki de bende bir sanatçı yaradılışı var, ama bir sanatçı değilim.'' (Sayfa 92 - Bozbulanık\ Kurumak)
''Üstelik ben o güzel kızı da beğenmedim de. O kız 'Dergi' eve geldiği zaman kapının arkasına saklanıp korkutmasını ve o yara izine bir öpücük kondurmasını da bilemez. İşte böyle bacak bacak üstüne atıp kurulur.'' (Sayfa 102 - Bozbulanık\ Keklik Türküsü)
''Aşkı, neden sevinçle, neşeyle karşılamıyorlar? - Neden sevinçten birbirlerinin boyunlarına sarılmıyorlar? - Beraber olunca kentin değişeceğini, gece vakti havagazı ile yarı aydınlatılmış yokuşların masal havası estireceğini, geceleri gökyüzüne çizilen ışıklı pencerelerin çok güzel görüneceğini, kentin, büyük, yok edilemez gücüyle onları koruyacağını düşünemiyorlar mı? - Ne fena, ne fena - somurtuyorlar? Neden böyle yapıyorlar?'' (Sayfa 116 - Topal Koşma\ Susuz 1)
''Yıllar, birçok şeyi beraber götürerek, dönmemecesine geçip gitmiştir bir kez. Yeniden de kurulamaz çünkü... Böylece herkes, her kuşak kaderini yaşar.'' (Sayfa 118 - Topal Koşma\ Susuz 2)
''Herkesin büyük yeteneği yoktur ki Ahmet. Büyük olan, yeteneğini ölçüp biçip kullanabilmektir belki.'' (Sayfa 126 - Topal Koşma\ Susuz 3)
''Kendindeki yeteneğin bilincinde olup da toplumdaki yerini bulamadın mı b*ku yedin demektir.'' (Sayfa 127 - Topal Koşma\ Susuz 3)
''Düşünme düşünme şekerim. Dünya bu işte, neylersin.'' (Sayfa 133 - Topal Koşma\ Susuz 4)
''Meli'nin bir aşk tanımlaması var. Sanırım şöyle: Aşk kadınla erkek arasında, fizik ve ruh bakımından, yaşama bağlanış ya da yaşamı anlayıştaki anlam birliğidir. Yanlış bu. Aşk tanımlanamaz bence. Bu evliliktir.'' (Sayfa 139 - Topal Koşma\ Susuz 5)
''Halden anladıkları yerde ben, anlayışsızlıklarında boğuluyorum.'' (Sayfa 167 - Topal Koşma\ Susuz 7)
''Duygular içindesin. Mariz bir duygusallık. Hala liseli kız romantizmi. Duygulanışlar! Hayır. Duygularını düzene koymayı, onlara sahip olmayı bilmiyorsun. Kader-kısmet demek kolay geliyor...'' (Sayfa 185 - Topal Koşma\ Susuz 8)
''İşte diyelim hiç kimseyi sevmedim. Sevmek benim hakkım değil mi? Kimse de çıkıp beni sevmedi. Niçin? Bunu nasıl irademle elde edebilirim? Peki niçin? Kader işte bu.'' (Sayfa 187 - Topal Koşma\ Susuz 8)
Arkadaşım, ''Sen sulugöz olmuşsun'' dedi. Bunun sinirden olduğunu söyledi. Sonra gazetede okuduğu bir yazıyı anlattı. Ağlamak gözlere iyi geliyormuş. Yazıyı yazan, ''Ağla ağla da için açılsın'' sözünün de doğru olduğunu yazmış. Burnumu çekerek, ''İyi'' dedim ben de. (Sayfa 213 - Menekşeli Bilinç\ Varım Diyorum İnanmalısınız)
''Çocukluğumdan bu yana sürdü geldi benim yabanlığım.'' (Sayfa 235 - Menekşeli Bilinç\ Giderek Daha Güçlü)
''Onlara, ileri hayvanlar olmaktan çıkıp insan olmalarını öğütledim.'' (Sayfa 238 - Menekşeli Bilinç\ Giderek Daha Güçlü)
Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder