7 Mart 2025 Cuma

Aman neyse.


Fark ettiğim bir şey var. Yeni fark etmedim ama şimdi dillendiriyorum. 

Annemle aram iyi olduğunda, hayata da çok daha pozitif bakıyorum. Ama gerçekten, bu fark yaratacak bir sıçrama yapıyor bende. 

Sanırım ben biraz anlayışsızım. Haksızlık yapmıyorum; ama anlayışsızım.

Düşünüyorum da, annem beni doğurduğunda şu anki benim yaşımdaymış. Bu bilgi aklıma ilk geldiğinde şok etkisi yapmıştı. Yaşlandım mı noluyor noluyor olmuştum. Annelik sorumluluğu şu anda benim için galaksiler kadar uzak görünüyor (görünüm olarak da anneye benzemiyorum???). Bunda tabi ki yetiştirilme tarzı, sevdiğin veya aile kurmak istediğin kişiyi bulma hali, beklentiler ve kişinin kendi isteği etkilidir o ayrı da... Ne bileyim, böyle düşününce, yani annemin beni kucağına aldığında benim yaşımda olduğunu düşününce (25 yaş eşşek kadar bir yaş gibi gelse de kulağa) ona empatiyle yaklaşıyorum. Örneğin, benim sevdiğim bir arkadaşımın çocuğu olsaydı ona içimde şu anda hissettiğim aynı şefkate benzer sıcacık bir anlayışla yaklaşırdım. Oysa bunu anneme genelde yapmadım.

Onun yaşlandığını fark etmek de beni biraz üzüyor sanırım. Küçükken bir dönem annem benim için hep aynı yaştaydı. Bir yaşta takılı kalmıştı yaşı zihnimde. Sonra bir anda olduğu yaşı öğrendiğimde çok şaşırmıştım hatırlıyorum ahahahha. Küçükken gelecek çok uzak geliyor işte. Şimdiyse küçükken bana ''yaşlı'' gelen bazı yaşlar, artık ''oooo daha gençsin ya'' geliyor ahahahha. Annemin şimdiki yaşı da bunlardan biri. Yine de, siması beş yıl öncekiyle aynı değil. Sanırım bu biraz kalbimi kırıyor. Doğru ifade bu mu bilmem; ama işte böyle bir his.

O, gördüğüm en güler yüzlü insan olabilir. Ciddiyim. Sen beni burada komik, şakacı falan görüyorsun ama normal hayatımda çoook dibimde değilsen genelde beni gülerken görmezsin. Komik de görmezsin. Aman böylesi daha iyi. Herkes gülücükleri hak etmez neticede. Sonra, annem çok nazik, yardımsever, becerikli ve... işte böyle bir dünya iyi özellikleriyle öne çıkan birisi. Hatta bazen bazı insanlara karşı gereksiz kibar olduğunu düşünüyorum. Yine de güzel bir gülümsemesi var. Aslında babamın da güzel bir gülümsemesi var. Sanırım güzel gülümsemeli insanlara bu yüzden bu kadar takıntılıyım. Kendimde de en sevdiğim üç özelliğimden birisi budur aslında. Genelde gülmüyorum ama gülünce de güzel gülerim. Genelde fotoğraflarda gülerim. Gerçi böyle yapınca da kuul görünmüyorum. Aman neyse. Gülmeyince de kuul değilim zaten ben. Bazı şeyleri zorlamanın manası yok amaaannnn.

Yine de, tüm bunlara rağmen ve belki de bunlardan dolayı kırgınım. Diğerlerine bu kadar anlayışlı olan biri olmasaydı, sanırım ben de ona karşı daha anlayışlı olurdum. 

Dün sabah başım sırtım o civarları ağrıyarak uyandım ama nedense üzerimde bir mutluluk hali vardı. Bunda kendimi güzel bulmam da etkili olabilir tabii. Kendimi güzel bulduğumda da genelde mutlu hissederim. Yoksa mutlu hissettiğimde mi güzel bulurum? Aman ne fark eder. Günün sonunda mutlu ve güzel olacaksam aahhahah. Neyse, kitapları iade ettim ve yeni kitap almadım! Kitap okuma bağımlılığı diye de bir şey var gerçekten ya. En azından sana bir şey katıyor ama ne bileyim. Evde de bin tane okunmamış kitabım var. Kütüphane kitabı olunca ara vermek istemiyorum. Kendi kitabımı rahatça mola vererek okuyabilirim neticede.

Yolda mp3'mle şarkı dinledim. Millet kablosuz kulaklıklara geçti (başka şey çıktı mı sonrasında, ben kaçırmışımdır), ben mp3'ü bırakmadım vay arkadaş. Çok nostaljik biriyim o ayrı da... mp3'ün tadı da farklı ya. Vaktiyle içine ne bulduysam attığım için hangi şarkının karşıma çıkacağını kestiremiyorum ve heyecan oluyor. Sonra asla kimsenin dinlediğimi bilmesini istemediğim bazı şarkıları da gizlice dinliyorum ahahahha. O şarkılar listede karşıma çıkınca kahkahalarla gülesim geliyor ama yolda gülemiyorum. Böyle durumlarda yakın bir arkadaşıma milattan önce bilmem kaç yıllarında hep şey derdim, bir şeyler konuşalım da ben aralarda güleyim çok gülesim geldi lütfen lütfen ahahahah. Yani durduk yere gülmim de deli sanılmayayım diye. Neyse, arada gülme geliyor ama içime atıyorum. Atmim bari dimi?

Bu arada kitap okumayı falan bırakmadım. Pattilerden azar azar okurum belkim. Bilmiyorum, artık gözüme neyi kestirirsem veya gözüm neyi keserse.

Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. Hoh, ne söz be. Keser deyince kafamda çınladı bu söz yazdım da, bu sözleri nasıl bulmuşlar böyle. Atasözü bulmak isterdim sanırım şu kısa fani yaşamımda. Bence kuul bir olay. Tabii anonim olurdu benim sözüm de - doğal olarak. Aman o zaman istemem. Ben adımı altın harflerle sözün altına yazmak isterdim.

Şimdi de kafamda, ayda yılda bir olsa da muhakkak araaaa azıcık zamanından ayır daaa öldün mü kalllldın mı diye sor ara sıra adımı kalbine yaz beni unutmaa, çınladı. (utanç verici şarkı örneği bu değil bu arada, aman. bu normal düz şarkı işte).

Aman neyse.

Türkçe poptan favori şarkın nedir nedir nedir? İstersen, utanç verici bulsan da dinlediğin bir şarkı varsa onu da yazabilirsin, sen bilirsin. Ben söylemem bunu bu arada, şşş, bana sormayınız rica ediciğim.



12 yorum:

  1. Hahhahahha İlkay çok güldüm, yine çok tatlısın :)) Kendimi güzel bulduğum günlerde bende de her problemin üstünden gelebilirim havası oluşuyor, bence bu çok önemli bir kıstas :D Ve annenle ilgili söylediklerin, o kadar gerçek ki.. Galiba bu duygu ve düşünceleri zaman zaman hepimiz hissediyoruz. Ne kadar büyürsek büyüyelim içimizdeki çocuğun anne babamıza karşı talep ve ihtiyacı bitmiyor belki de.. Ya da onları sürekli izlerken buluyoruz kendimizi. Onların da yalnızca birer insan olduklarını fark etmek şefkati de beraberinde getiriyor çoğu zaman. Ve yaşlandıklarını fark etmek gerçekten çok kırıcı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim efenim <3
      Evet evet, herhalde kendimi ana karakter gibi hissediyorum güzel olduğumu düşündüğümde, bilemedim :)
      Tabi ki hataları oluyor ama belki de ''ama ben'' bakış açısında kalmak en çok da kendimize zarar vermektir. Çünkü bazı şeyleri (özellikle de insanları) değiştiremezsin neticede. Bunu aşmak zor olabiliyor ama bir kere aşınca daha anlayışlı hissedebiliyorsun sanırım. Bu anlayış her zaman kalıcı da olmuyor ama o zaman da yeni anlayışlar elde edebiliriz belki de. Bir canlıya bakıyorsun, onu büyütüyorsun nihayetinde. Çok zor olmalı.
      Bir de evlatlar anne babalarına bazen çocuk gözleriyle bakma eğilimindeler sanırım. Bu nedenle yaşlandıklarını fark etmek de kırıcı olabiliyor.

      Sil
  2. bende kendimi güzel bulduğumda mutlu oluyorum. bazen güzel şeyler giysem de güzel görünmüyorum enerji ya enerji hep:) annemle kötü olunca kötü olma iyi olunca iyi olma bende d var ben, de bazen çok ama çok zorlayan bi şey bu:( aman neysee

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bence de enerjiyle ilgili bir şey bu :) Bir de ben güzellik güzellik dedim de, kastettiğim toplumsal güzellik kalıpları değil tabi ki. Hatta ben toplumda çok güzel/ yakışıklı kabul edilen bazı insanlara (gözüm gördüğü için :) ''hımmm güzelmiş'' derim ama etkilenmem çok da. Dümdüz güzellik sevmiyorum sanırım. Benim kendi güzellik tanımım insanın içinden dışına taşan ve bakanda etki bırakan o (dediğin gibi) enerji. Aura diyor şimdi insanlar ama onu da yanlış değerlendiriyorlar bence :) Fark ettim de kadınlarda cilveli olmaya (hadi bazen ölü balık pozlarına da diyorlar), erkeklerde kuul pozlar atmaya aura demişler. Alakası yok diye düşünüyorum. Aura da şudur kalıbına sığamayacak, anca bakınca aklını karıştıracak bir enerjiyi anlatan bir kavram bence.
      Beni de çok zorluyor vallahi gerçekten. Bunu aşamıyorum da. Yani aramız kötü veya limoniyken gerçekten kötü oluyorum. His gibi mi desem... tüm hayatıma sirayet ediyor resmen.
      Aman neyse. :)

      Sil
  3. Küçük oğlum senin eleştirine katılıyor; Bana zaman zaman insanlarla telefonda bile konuşurken yüz ifaden daha yumuşak, gülümsüyorsun diye eleştirir beni. Büyükler, dışarıya karşı dürüst olamıyormuş. Onlara iyi görünmek zorunda olmak gibi bir eleştirisi vardı. Ben 51 oldum. 23 ve 20 yaşında iki oğlan çocuğu ile çocukların annelerine pek de anlayışlı olamadıklarını yaşıyorum. Bana bu biraz da annelerin üzerindeki sorumluluktan kaynaklanıyormuş gibi geliyor. En azından bizim evde iyi polis babamız kötü polis benimdir. 25 ne güzel bir yaş, keyfini çıkar:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu benim de bir eleştirim açıkçası :) İnsan zamanla daha anlayışlı oluyor sanırım. Ben geçen yıl bile daha asi bakıyordum bazı şeylere. Kendiliğinden mi oluyor, yoksa empati yeteneği mi gelişiyor... ya da kişisel bir durum mu emin değilim. Annelerin sorumluluğu gerçekten çok fazla. Anne olmak, hayattaki en güç gerektiren şey diye düşünüyorum. Ve teşekkür ederim :)

      Sil
  4. Devir değiştikçe yaşam tarzları da çok değişiyor. Anne baba ile çocuklar arasındaki anlaşmazlık bu yüzden bence. Ama empati ve anlayışı herkesten çok anne baba hak eder bence. :) Sonuçta yıllar sonra anne olunca kendi çocuğun sana ne gözle bakacak onu da düşünmek gerek. Bizim dönemi sevmiyorum zaten, birliğin yok edildiği, bireyselliğin yüceltildiği bir devirdeyiz. Bu da ilişkileri aile bağlarını kötü etkiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya aslında sana bir yanıt yazmıştım ama şimdi yanlış yerinden anlamak isteyen biri çıkar mıkar uğraşamam.
      Benim yaşadığım durum kişisel yaşantılara bağlı gelişen bir şey. Kişisel bir şey. Bunun dışında ise söylediklerine genel olarak katılıyorum. Bence bireyselleşme kötü bir durum değil, ben senin gibi değerlendirmiyorum. Bahsettiğin duruma sebep olan şey, yanlış bireyselleşme olabilir belki :) Artık ''yanlış'tan kim ne anlarsa anlasın diyelim.

      Sil
  5. güzel giyinince de öyle oluyor yaa kendini dünyanın merkezi gibi hissedersin. annelerimiz hakkında düşüncelerimiz herhalde aynen senin annen hakkındaki düşüncelerinin aşamaları gibi oluyordur :) şarkı, yaşandı bitti saygısızcaaaa :) burak kut :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesin tamamen aynı şeyleri yaşadığı görüşüne katılmıyorum. Bu, kişinin yaşadığı tüm o anları, düşünce ve hislerini küçümsemek gibi geliyor bana. Bazen, hatta bazen çoğu zaman, hayal kırıklıkları yaşarız ve çocukluğumuzu bile hak ettiğimiz gibi yaşayamayabiliriz. Bu bizde öfke yaratabilir. Bunun zamanla durulması ve anlayışa dönmesi ise belki nispeten ortak bir süreçtir ama bu süreci yaşama biçimi kişilere göre farklılık gösterir.
      Ben de komple komple'sini dinliyorum o şarkıcının :)

      Sil
  6. Yaş otuz beş bile yolun yarısı gibi gelmiyor artık :') Yirmi beş birkaç nesil öncesi için geç bir annelik yaşı bile sayılırken şimdi daha yeni ayakları üstünde duracak genç yarı yetişkin yaşı gibi geliyor. Devir değişti :D Anne-evlat dinamiği önemli tabii. İçsel motivasyon olumlu olunca dışarıdaki olumlu motivasyonu çekiyor üzerine insan. Ayy mp3 ne nostaljik, benim çalışan bir tane olsa kullanmaya devam ederdim sanırım. Seninkinin üstün hayatta kalma başarısını tebrik ederim :) Utanç verici mi hmm biraz düşüneyim... Karadeniz Tarkan'ı Davut Güloğlu Katula Katula olabilir. 8 Mart üstüne bunu itiraf etmek hoş olmadı ama yorumlarını açıp dinlemeyi seviyorum aklıma geldikçe ne yapayım :'DD

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben işte o ayakları üstündeki genç kadın bile (bile?? ajhahah :) olmadığımdan olduğumdan da genç hissediyorum herhalde :') Gerçi hissettiğim bir yaş yok ama yani 25 yaşındaki birinin olması gerektiği düşünülen noktayla alakam yok. Hayat hakkında yoğun bir istekle çekildiğim bir şey bile yok. İstediğim şeyler bir bir fos çıkınca biraz dramatikliğe boğuldum (biraz ahahahha). Aman neyse buna da :), geçti. Her şey geçiyor gerçekten.

      mp3'ümü gerçekten çok seviyorum. Taaa ortaokul yıllarında almıştım. Harçlıklarımla almıştım da nasıl da gururluydum hala aklımdadır :) Onunla çok da anım oldu. Lisede yolum biraz uzundu da yolda dinlerdim. Aşık olduğum çocuğu mu düşünmedim, sinir olduğum kişileri mi ahahah, belki hayallerimi... ne güzeldi. O yüzden olacak herhalde, hala mp3'le dinlemeyi ayrı bir severim. Bana o yılların o güzel hissini veriyor diye herhalde. Masumiyet mi desem, saflık mı... Güzelmiş.

      Ahahahah, şarkı seçimin mükemmel. İşte sahalarda görmek istediğim yanıtlar. Yarın dinleyeceğim, şimdi gece uykum kaçar :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.