Ayların benim için bir anlam ifade etmediğini düşünmüştüm, yanılmışım. Belki de başımı kaldırıp yeni aya gülümsemeli ve hoş geldin demeliyim.
HOŞ GELDİN.
Seni çok sevdiğimi bil canım Şubat. Kendimi kırmamak için dikkatli olacağım. Sen de bana beni aniden gülümsetecek bir şeyler verir misin? Lütfen sen ver ama. Sen ver. Karşıdan bana uzat ve ben alayım olur mu? ALACAĞIM söz. Söz... Biliyorum ben çok değiştim. Bana güven. Yeniden sözlerini tutan biri olacağım. Yeniden pes etmeyen biri olacağım. Yeniden... Ah bu kadarmış.
Ve ilk kez... belki çok uzun zamandan sonra ilk kez, kalbini açan biri olacağım. Tamam kollarımı açacağım. Tamam kafamı kaldıracağım. Tamam, isteyeceğim.
Daha evvel kendime bir kek almış mutfağa koymuştum. Onu aldığımı unutmuşum. Geçen gün canım tatlı çekmişti ama evde bir şey yoktu. Abur cubur olarak bile yoktu! Sonra kekimi buldum. Öyle çok mutlu olmuştum ki anlatamam. O gün mutlu olmayı dilemiştim. Kendi kendime küçük bir sürpriz yapmam -bilmeden de olsa- yüzümden somurtuk surat gölgesi geçirse de, en azından tatlı yiyordum. Ve mutluydum.
Ben bu yüzden kırılıyorum işte. Anladın mı?
Her neyse. Bahane uydurmak sıkıcı gelmeye başladı. Hem, şubata ayıp oluyor. Ben inanıyorum... Bu sefer bahane uydurmayacağıma, bu sefer kendimi kırmayacağıma, bu sefer kaçmayacağıma inanıyorum. İsteyebilirim, bir şeyleri isteyebilirim. İstemediğim şeyleri değil, istediklerimi düşünmeliyim. Yoluma istemediğim şeyler çıksa bile, istekler hep çok daha ağır basar. Hele de, hisseden biri için.
Sevgili İlkay. Kendini hapsetme; içeriye veya dışarıya. İçeri hava girsin. Sesler girsin. Renkler, ışık, rüzgar... Kırılmanın ne demek olduğunu biliyorsun. Kendini kırma. Kalbini aç.
Güzel bir ay diliyorum.
Hoşça kalın.
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder