![]() |
Yazar-Çizer: Raina Telgemeier, Çevirmen: Mert Batırbaygil, Yayınevi: Desen Yayınevi |
Küçük Anna'nın en büyük isteği oyun oynarken kendisine eşlik edebilecek bir kız kardeşe sahip olmaktır. Bu isteğini anne ve babasına tekrar ve tekrar bildirir. Günün birinde sahiden de bir kız kardeşi olur. O hep beklediği oyun arkadaşı: Amara. Ancak bir sorun vardır; bu kız kardeş pek de oyun oynamak istiyor gibi görünmemektedir. Ağlar, acıkır, sonra tekrar ağlar ve nihayet büyüdüğünde de Anna'yla sıkça kavga eder. Amara tıpkı adının anlamları gibi hem 'sevgi' dolu, hem de 'acı (tat)' bir kızdır. Hayvanları, vahşi doğayı, Bambi çizgi filmini izlemeyi, resim yapmayı ve ablası Anna'yı sinirlendirmeyi çok sever. Bir gün Anna, Amara, erkek kardeşleri Will ve anneleri yıllardır görüşmedikleri annesinin kardeşlerinde kalmak üzere bir haftalık uzun bir yolculuğa çıkarlar.
Kitap boyunca iki kız kardeşin ilişkileri etrafında gelişen olayları takip ediyoruz.
Bu çizerin kitaplarına bayıldığımı bence artık anlamışsınızdır. Bu kitabında da kendinden yola çıkarak kız kardeşiyle olan ilişkilerini kurgu haline getirmiş. Kitaptaki olaylar aslında çift yönlü akıyor. Yer yer zamanda sıçramalar yapıyoruz. Bir yandan doğrusal zaman çizgisinde ilerleyip Anna ve ailesinin araba yolculuğunu takip ediyoruz, diğer yandan eş zamanlı olarak geçmişe dönüp Anna ve Amara'nın anılarını okuyoruz.
Benim de bir kız kardeşim olduğu için kitabı okumak benim için ayrıca anlamlı ve zevkliydi. Ben küçükken çok kıskançmışım. Kendimi yerlere atıp çığıracak kadar kıskanç... Kimse benim anneme anne, babama baba diyemez, der ağlarmışım. Ancak sonra anneannemlerin mahallesindeki benimle yaşıt iki komşu çocuğunun aynı zamanlarda kardeşleri olunca bu sefer de onların kardeşi olmasını kıskanmışım. Bu sefer de tıpkı Anna gibi olur olmadık ''kardeş'' der olmuşum. Kardeşim ilk eve geldiğinde ben de tıpkı Anna gibi hissetmiştim. Oyun oynamayı geçtim, bu çocuk (bebek yaniii) çikolata bile yiyemiyor diye düşünmüştüm. Bunu hatırlıyorum çünkü kendime çikolata alırken kardeşime de almak istediğimde onun bebek olduğu gerçeğiyle yüzleşmiştim.
Kitaba dönersek... Yine ortaokul çağı ve sonrasına daha çok hitap edeceğini düşünmekle birlikte, her yaştan okurun sevebileceğini düşündüğüm bir çizgi roman. Özellikle de kardeşi olan bir okur için hikaye daha da anlamlı ve tebessüm ettirici olacaktır. Her ne kadar olaylar birbiriyle bağlantılı olmasa da, bu kitaptaki olaylar Anna'nın tellerinin takılmasından sonra gerçekleşiyor. Yani önce Gülümse isimli cildi okumanız daha iyi olacaktır. Gülümse'yi de şurada yorumlamıştım, isterseniz bir göz atabilirsiniz o yorumuma da.
O halde hoşça ve kitaplarla kalınız ama hemen de gitmeyiniz. Çünkü sizlerle bu ciltteki favori sahnelerimi paylaşıp üstüne üç beş kelam etmek istiyorum.
Bu sahne çok gerçek bir an bu arada ahahahha.
:)
Ve Amara'nın ablasını anladığı o an! Bu arada çizerin de hem kız, hem erkek kardeşi var. Tüm bunlar otobiyografik denilebilir sanırım.
Biraz da romantizm.
Burada da çok gülmüştüm. Amara büyümüş de küçülmüş, tatlı mı tatlı bir çocuktu.
Bazen daha 'havalı' görünmek için bir şeyler yaparız.
Oysa sarılabileceğimiz şeylere kendimiz olarak ulaşırız.
Bu çizgi romanlara dair sevdiğim şeylerden biri de detaylara önem verilmesi. Mesela Anna'nın şu yatışını Gülümse'de de görmüştük. Bu tip ayrıntılar karakterin gerçekliğini de artırıyor bence. Bana daha samimi geliyor en azından.
Mevsimin anlam ve önemine ithafen, kapanış.
*-*
Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.