30 Haziran 2023 Cuma

Mülksüzler (Ursula K. Le Guin) | Kitap Yorumu

Yazar: Ursula K. Le Guin, Çevirmen: Levent Mollamustafaoğlu,
Yayınevi: Metis Yayınları

Mülk edinmek benliği mi besler, yoksa bencilliği mi? Peki insan doğası, onun özünde ne vardır? Sahip olmadan var olabilmek mümkün müdür? Mülksüz bir toplum düşünülebilir mi? Benim değil, bizim demek. Bağlanmamak, bağı hissetmek... İşlevsel olmak mıdır önemli olan, ilerlemek mi? Kişisel çıkarlar mı ön planda tutulmalıdır, toplumsal mı? Toplumsal çıkarlar toplumun her bireyi için eşitlik arz edebilir mi? Yoksa eşitlik, üst katmanlarda toplanmış bir tortudan mı ibarettir?

Urras ve Anarres birbirlerine bakan iki gezegen. Anarres, Urras’ın uydusu. Onları birbirinden ayıran bir duvar var. Nereden baktığına göre bu duvarın ayrıştırdığı yüzey değişiyor. Duvarın bir yüzeyi, Anarres’i evrenin geri kalanından ayırırken; diğer yüzeyi, evreni hapsediyor. Anarres’in kurak topraklarının üzerinde henüz genç olan bir toplum yaşıyor. Bu toplum Odoculuk adı verilen düşünce sistemini merkeze alarak varlığını sürdürüyor. Özgür bir toplum var etmeyi amaçlayan Odoculuk, Anarresli bir kadın olan Laia Odo tarafından oluşturulmuş bir düşünce biçimi. Bu düşünce biçiminde mülk kavramına yer yok. Odo’nun var etmeyi amaçladığı toplumda esas olan unsur, birlik bilinci. Üst veya alt tabaka yok. Zengin-fakir, imtiyazlı-dışlanmış yok. Bireyin özgür seçimleri merkeze alınmak kaydıyla belli kurallar bütünü dahilinde herkes toplumun ihtiyaç duyduğu her işte sırasıyla çalışıyor.

Kitabın ana karakteri olan Shevek başarılı bir bilim insanı. Fizik alanında yürüttüğü çalışmalar ile Urras’taki bilim insanlarının dahi ilgisini çekiyor. Bu başarı ile birlikte Shevek, on yıllar sonrasında Anarres’ten Urras’a yolculuk yapan ilk insan oluyor. Bu uzay yolcusu, Urras’ta büyük bir coşku ve misafirperverlikle karşılanıyor. En iyi yerlerde ağırlanıyor, en gösterişli toplantılara davet ediliyor, en zengin sofralarda bulunuyor. Peki ama diğerleri, aşağı tabaka nerede?

Shevek, anarşist bir toplumun yazılı olmayan kurallarını sarsmış bir anarşist. Çalıştığı zaman kuramına Urras’ın ileri gelenlerinin ihtiyacı var. Işık hızına ulaşmak mümkün mü? Yoksa bu düşünce yalnızca bin yıllar önce yaşamış bir bilim insanının kuramından mı ibaretti? Shevek bunu kanıtlayabilir. Ancak gücün anahtarını zihninde taşıyan bu adam, bir o kadar da tehlikeli. Çünkü Urras, Anarres’ten çok farklı. İnsanları da. Urras’ta yükselen isyanlar, bu uzak diyardan gelmiş misafir ile daha da şiddetleniyor. Urras’ın görünmeyen yüzünü merak eden Shevek’in yolu bu isyancılar ile kesişiyor ve Shevek, Odo’nun fikirlerini Urras’ın insanlarıyla buluşturuyor.

Kitabı uzun zamandır okumak istiyordum. Kitaba başlarken nötr kalmakta zorlanmıştım; çünkü kitaptan beklentim yüksekti. Kitaba adapte olmam ise açıkçası ilk bölümlerde biraz zor oldu. Yaratılan dünya çok gerçekti bu doğru; ancak sanki biz okurlar da o dünyanın bir parçasıymışız gibi düşünerek bir anda bizi kurgunun içine çekivermişti yazar. Bu durum da doğal olarak beni afallattı; burası da neresi, derken buldum kendimi. Bu his güzeldi ancak dediğim gibi kitabın kurgusuna tam olarak girebilmem için zaman gerekliydi. Nitekim zamanla, Mülksüzler’in iki gezegeni etrafımı çevrelediler. Hatta bir yerden sonra ben de Anarres ve Urras topraklarında soluk alıp veriyormuşum gibi hissetmeye başladım. Ciddiyim. Hatta kitaba her ara verişimde, sanki başka bir evrenden dönmüşüm gibi hissediyordum. Kurgu beni o denli çevreliyordu.

Kitabı çok beğendim. Gerek olay örgüsü ve karakterleri, gerekse kitabın felsefi boyutu bence gayet doyurucuydu. İlgisini çekenlere de okumalarını önereceğim bir kitap Mülksüzler.

Siz kitabı okudunuz mu veya okumayı düşünüyor musunuz? Okuduysanız nasıl bulmuştunuz? Benimle paylaşabilirsiniz.

Hoşça ve kitaplarla kalın.

:)



ALINTILAR

''Düşünce çimen gibidir. Işığı arar, kalabalıkları sever, melezlenmek için can atar, üzerine basıldıkça daha iyi büyür.'' (sf: 69)


''Bilimsel gerçek, sonunda galip gelir, güneşi bir kayanın ardına gizleyemezsin.'' (sf: 127)


''İnsanı delirten, gerçeğin dışında yaşamaya çalışmak oluyor. Gerçek dehşet verici. İnsanı öldürebilir. Yeterince zamanı olursa kesinlikle öldürür. Gerçek acıdır - bunu sen söylemiştin! Ama insanı delirten yalanlar, gerçekten kaçışlar. Kendini öldürmek istemene neden olan o yalanlar...'' (sf: 145)


''Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek - değişmeyi reddederek. İşte bizim toplumumuzun yaptığı da bu!'' (sf: 145)


''Özgürlük için eğitim yapmıyoruz. Toplumsal organizmanın en önemli etkinliği olan eğitim katı, ahlakçı ve otoriter oldu.'' (sf: 147)


''Eğer gereksinmem olmayan şeyleri alırsam, gereksinme duyduklarıma hiçbir zaman sıra gelmez!'' (sf: 157)


''Bağlanmaya gereksinmem var,'' dedi. ''Gerçekten bağlanmaya. Beden ve akıl bütün o yıllar boyunca bağlanmalı. Başka bir şey değil. Daha azı yetmiyor.'' (sf: 157)


''Senden korkuyordum. Hata yapmaktan değil. Hata olmadığını biliyordum. Ama sen - kendindin. Başkalarına benzemiyorsun, biliyor musun? Senden korkuyordum, çünkü benim eşitim olduğunu biliyordum!'' (sf: 159)


''Manzaralara ve yaşayan varlıklara ilgisi tutku düzeyindeydi. Yetersiz bir ifadeyle "doğa sevgisi" adı verilen bu ilgi, Shevek'e sevgiden çok daha geniş bir şeymiş gibi geliyordu. Göbek bağları hiçbir zaman kesilmeyen ruhlar var, diye düşünüyordu. Hiçbir zaman evrenden kopmuyorlar.'' (sf: 162)


''Shevek yaşamın bu kadar sınır tanımaz ve bereketli bir şekilde çoğalabileceğini, aslında yaşamın temel niteliğinin belki de bu bereket olduğunu hiç düşünmemişti.'' (sf: 162)


''Eğer bir şeyi bütün olarak görebilirsen," dedi, "hep güzelmiş gibi görünür. Gezegenler, yaşamlar... Ama yakından bakıldığında bir dünya yalnızca toz ve kayadan oluşur. Günden güne yaşam daha da zorlaşır, yorulursun, ritmi kaçırırsın. Uzaklığı ararsın - ara vermeyi. Dünyanın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu, onu ay gibi görmekten geçiyor. Yaşamın ne güzel olduğunu görmenin yolu ölümün bakış açısından bakmaktan geçiyor.'' (sf: 166)


''Burada her şey çok güzel. Güzel olmayan yalnızca yüzler. Anarres'te hiçbir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiçbir şeye sahip olmadıkları için özgürdürler. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız, tek başına, sahip olduğu yığınla birlikte. Hapiste yaşıyor, hapiste ölüyorsunuz. Gözlerinizde görebildiğim yalnızca bu - duvar, duvar!'' (sf: 197)


''Yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki,'' dedi Bedap, ''yaşamının geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı, ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.'' (sf: 215)


''Benim kadar ileri gitmek istemeyen hiç kimsenin beni gitmekten alıkoymaya hakkı yoktur.'' (sf: 306)


''Yok edemezsen evcilleştir.'' (sf: 311)


''Herhangi bir güneşin altında yeni bir şey olmadığını söylerler. Ama her yaşam, başlı başına her yaşam yeni değilse, neden doğuyoruz?'' (sf: 328)


''Gerçek yolculuk geri dönüştür.'' (sf: 329)





6 yorum:

  1. Sanırım kitap hakkında okuduğum en detaylı içerikli, çok aydınlatıcı olmuş. Konusu ilgimi çekti ama yazarı hiç okumadığım için üslubunu sever miyim bilmiyorum. Tanıtım için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Yazımın kitap hakkında fikir vermesine sevindim. :) Ben bu yazardan Vahşi Kızlar isimli bir kitabı okumuştum baya evvel. Ama o kitaptan çok da etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Kısa bir kitap olmasına karşın tam adapte olamamıştım. Belki yazardan birkaç kitap daha okuduktan sonra o kitabı yeniden okurum. Bu nedenle yazarlarla tanışma kitaplarının önemli olduğunu düşünüyorum ben de. Bu kitap ise başlangıç için uygun bence. İçine çekiyor.

      Sil
  2. okudum çok çok iyi tabisi :) bu yazar bazen bilimkurgu bazen fantastik yazıyor ve her iki türde de üyü yazıyor :) en iyi yazarlardan bu yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitabı gerçekten çok merak ediyordum ama alışverişlerde okul için kitaplardır, bin yıldır başka okumak istediklerimdir onları alıyordum. Insta çekilişlerinde de hep bu kitabı isterdim ama asla çıkmıyordu. :) Nihayet yolumuz kesişti de okudum. Kütüphanede karşıma çıkmasa ben alıp okurdum artık :) Bu yüzden zaten beklentim yüksekti. Ursula kitaplarından okumayı çok istiyordum. Yukarıda da yorum yanıtı olarak yazdım aslında, daha evvel yazardan okudum bir kitap ama beni çok kesmemişti. Bu kitap çok çok iyiydi bence. Yazar hem yaratıcı bir yazar, hem de felsefik bakış açısı var. Yani yarattığı dünyanın iskeleti, felsefesi, karakterleri iyi işlenmiş, sağlam. Ayrıca yazarın kurgu dışı eserlerini de okuyacağım.

      Sil
  3. Bu yazarı görünce Eylem geliyor aklıma, bayağı kitabını okudu:) Ben yazarın kitaplarını okumadım henüz, bu kitabı çok seviliyor. Çok ayrıntılı yazmışsın, emeğine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Baya sevilen bir yazar. Başka kitaplarını daha okuyup sonra yazarın tarzına dair daha net yorum yapabilirim. Ama bu kitabını beğendim. Hatta yılın favorilerine girdi :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.