![]() |
Yazar: Ursula K. Le Guin, Çevirmen: Levent Mollamustafaoğlu, Yayınevi: Metis Yayınları |
Mülk edinmek benliği mi besler, yoksa bencilliği mi? Peki insan doğası, onun özünde ne vardır? Sahip olmadan var olabilmek mümkün müdür? Mülksüz bir toplum düşünülebilir mi? Benim değil, bizim demek. Bağlanmamak, bağı hissetmek... İşlevsel olmak mıdır önemli olan, ilerlemek mi? Kişisel çıkarlar mı ön planda tutulmalıdır, toplumsal mı? Toplumsal çıkarlar toplumun her bireyi için eşitlik arz edebilir mi? Yoksa eşitlik, üst katmanlarda toplanmış bir tortudan mı ibarettir?
Urras ve Anarres birbirlerine bakan iki gezegen. Anarres, Urras’ın uydusu. Onları birbirinden ayıran bir duvar var. Nereden baktığına göre bu duvarın ayrıştırdığı yüzey değişiyor. Duvarın bir yüzeyi, Anarres’i evrenin geri kalanından ayırırken; diğer yüzeyi, evreni hapsediyor. Anarres’in kurak topraklarının üzerinde henüz genç olan bir toplum yaşıyor. Bu toplum Odoculuk adı verilen düşünce sistemini merkeze alarak varlığını sürdürüyor. Özgür bir toplum var etmeyi amaçlayan Odoculuk, Anarresli bir kadın olan Laia Odo tarafından oluşturulmuş bir düşünce biçimi. Bu düşünce biçiminde mülk kavramına yer yok. Odo’nun var etmeyi amaçladığı toplumda esas olan unsur, birlik bilinci. Üst veya alt tabaka yok. Zengin-fakir, imtiyazlı-dışlanmış yok. Bireyin özgür seçimleri merkeze alınmak kaydıyla belli kurallar bütünü dahilinde herkes toplumun ihtiyaç duyduğu her işte sırasıyla çalışıyor.
Kitabın ana karakteri olan Shevek başarılı bir bilim insanı. Fizik alanında yürüttüğü çalışmalar ile Urras’taki bilim insanlarının dahi ilgisini çekiyor. Bu başarı ile birlikte Shevek, on yıllar sonrasında Anarres’ten Urras’a yolculuk yapan ilk insan oluyor. Bu uzay yolcusu, Urras’ta büyük bir coşku ve misafirperverlikle karşılanıyor. En iyi yerlerde ağırlanıyor, en gösterişli toplantılara davet ediliyor, en zengin sofralarda bulunuyor. Peki ama diğerleri, aşağı tabaka nerede?
Shevek, anarşist bir toplumun yazılı olmayan kurallarını sarsmış bir anarşist. Çalıştığı zaman kuramına Urras’ın ileri gelenlerinin ihtiyacı var. Işık hızına ulaşmak mümkün mü? Yoksa bu düşünce yalnızca bin yıllar önce yaşamış bir bilim insanının kuramından mı ibaretti? Shevek bunu kanıtlayabilir. Ancak gücün anahtarını zihninde taşıyan bu adam, bir o kadar da tehlikeli. Çünkü Urras, Anarres’ten çok farklı. İnsanları da. Urras’ta yükselen isyanlar, bu uzak diyardan gelmiş misafir ile daha da şiddetleniyor. Urras’ın görünmeyen yüzünü merak eden Shevek’in yolu bu isyancılar ile kesişiyor ve Shevek, Odo’nun fikirlerini Urras’ın insanlarıyla buluşturuyor.
Kitabı uzun zamandır okumak istiyordum. Kitaba başlarken nötr kalmakta zorlanmıştım; çünkü kitaptan beklentim yüksekti. Kitaba adapte olmam ise açıkçası ilk bölümlerde biraz zor oldu. Yaratılan dünya çok gerçekti bu doğru; ancak sanki biz okurlar da o dünyanın bir parçasıymışız gibi düşünerek bir anda bizi kurgunun içine çekivermişti yazar. Bu durum da doğal olarak beni afallattı; burası da neresi, derken buldum kendimi. Bu his güzeldi ancak dediğim gibi kitabın kurgusuna tam olarak girebilmem için zaman gerekliydi. Nitekim zamanla, Mülksüzler’in iki gezegeni etrafımı çevrelediler. Hatta bir yerden sonra ben de Anarres ve Urras topraklarında soluk alıp veriyormuşum gibi hissetmeye başladım. Ciddiyim. Hatta kitaba her ara verişimde, sanki başka bir evrenden dönmüşüm gibi hissediyordum. Kurgu beni o denli çevreliyordu.
Kitabı çok beğendim. Gerek olay örgüsü ve karakterleri, gerekse kitabın felsefi boyutu bence gayet doyurucuydu.
Siz kitabı okudunuz mu veya okumayı düşünüyor musunuz? Okuduysanız nasıl bulmuştunuz? Benimle paylaşabilirsiniz.
Hoşça ve kitaplarla kalın.
:)