19 Eylül 2024 Perşembe

Bir Yaz Gecesi Rüyası (William Shakespeare) | Kitap Yorumu

Yazar: William Shakespeare, Çevirmen: Özdemir Nutku,
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Bir Yaz Gecesi Rüyası, Shakespeare'nin yazdığı beş perdelik bir oyun. Oyunun yazılma tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1590 ile 1600 yılları arasında gerçekleştirilen bir soylunun düğünü için yazıldığı saptanmış ve özellikle de 1596 tarihi üzerinde durulmuş. İlk olarak böyle bir ortamda sergilenen oyun, sonrasında halk tiyatrolarında oynanmış. Oyun yine bir soylunun düğününü konu edinmekte.

Atina dükü Theseus'un, nişanlısı Hippolyta ile olan düğününe misafirler gelir. Bu misafirler arasında yer alan Egeus'un dükten bir ricası vardır: Kızı Hermia'nın sevgilisi Lysander'dan ayrılıp Demetrius ile evlenmesi için dükün Hermia'yı ikna etmesi. Pek tabii otoritesini kullanarak. Tabii aşk pek çok otoriteden daha... Sahi, daha güçlü müdür dersiniz? Üstelik Helena da Demetrius'a umutsuzca aşıktır. Oyun boyunca cinlerin perilerin, rüyaların kabusların arka planda dolandığı bir atmosferde, karakterlerin imkanlı olan ama imkansızlaştırılan aşk hikayesini okuyoruz.

Kitabı daha evvel okumuştum. Şimdi de okumayı canım çok çektiği için bir kez daha okudum. Hafif, yer yer komik, yer yer trajik, büyüler ve aşkla sarmalanmış bir oyun. Ayrıca içerisinde dönemin amatör tiyatrocuları için bir nevi yergi de bulunuyor. Bu sahneler de oyuna hareket katmış. Tabii oyunun yazıldığı dönemde bu kurguyu seyretseydim ne düşünürdüm gerçekten bilemiyor ve merak ediyorum. Çok eski tarihli metinlerde hep bu hisse kapılırım. Acaba yazıldığı dönemde okusaydım\ izleseydim ne düşünür, ne hissederdim diye geçiririm aklımdan.

Velhasıl kelam, yaz (ismen) bitmiş olsa da bence bu havaların sakinliğiyle de uyumlu olan, hafif, hoş bir kitaptı. Sahnede izlemeyi de çok isterim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


17 Eylül 2024 Salı

Antabus (Seray Şahiner) | Kitap Yorumu

Yazar: Seray Şahiner, Yayınevi: Can Yayınları

Bu kitabı okunacaklar listeme not aldığım ilk günden beri okumak istiyorum ve o günün üzerinden inan bana epeyce zaman geçti. Kitap uzun zamandır hem listemde, hem kitaplığımda onu okumamı bekliyordu. Aslında ince de bir kitap; okunsa okunur değil mi... Ama işte konusu... Ah konusu... Beni öyle çok geriyordu ki anlatamam. Kadının hikayesini anlatıyordu bu kitap. Leyla'nın ağzından duyulmayan kadınların hikayesini anlatıyordu. Bu yüzden bu kitaptan hep çok korktum.

Leyla bir evin en küçük ve tek kızı olarak dünyaya geliyor. Evin tek kızı ya, el bebek gül bebek bakılıyormuş çocukluğunda; vallahi kendisi öyle diyor. Gel zaman git zaman Leyla büyüyor. Çocukluktan çıkıyor ve genç bir kız oluyor. O günden itibaren işler değişiyor. Çünkü artık damgalandı (!): Çünkü artık o bir kadın! Kendini korumalı (!)... Leyla ve ailesi İstanbul'da çalışmak ve yeni bir hayat kurmak için amcasının yanına taşınıyorlar. Ağabeyleri ve babası işlerde çalışırken Leyla hep evde. Babası bakkala çıkmasına bile izin vermiyor. Çünkü hani Leyla korumalı; hayır kendisini değil, namusunu.

Bir gün amcasının dürtüklemesi üzerine Leyla da konfeksiyonda çalışmaya başlıyor. Hala çok çok genç. Aşık oluyor. Aşık olduğu çocuk da pek gönülçelen. Tüm kızlar ona aşık. Ömer de Leyla'ya ilgili ilgili olmasına da... Leyla'nın masum aşkı kursağında kalıyor. Çünkü patronu tarafından cinsel istismara uğruyor. Leyla koruyamıyor (!), evet namusunu. Ailesi de Leyla'yı korumuyor bu nedenle. Yaşlı, içkici bir adamla apar topar everiyorlar Leyla'yı. Leyla'nın hikayesi evlendiği gün mü başlıyor dersiniz? Hayır. İstanbul'a geldiğinde mi? Hayır. Küçük bir kızken veya doğduğu günde mi? Hayır... Leyla'nın hikayesi başlamıyor. Ne diyor Leyla biz okurlara: ''Ben, Osman kızı Leyla... Babamın soyadından çıkıp kocamın soyadına geçtim. Televizyonda görüyorum, bazı kadınlar evlenince kocalarının soyadını almıyor. Babalarınınkini sürdürüyor. Amaan, ne fark eder. Beni o adama veren babamın soyadını taşıyıp ne yapacağım? Hele bazısı hem babasının hem kocasının soyadını taşıyor ki Allah muhafaza... İki celladımın da soyadını taşıyacağım he mi?! Topunun soyuna kibrit suyu. Ben, Osman kızı Leyla, Remzi'nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar, sadece "Leyla" olmak isterim. "Leyla'yla Mecnun" bile değil, düz Leyla.'' (Sayfa 38).

Bu kitap, hikayesi başlayamayan kadınların hikayesi olabilir belki. Bu kitap Leyla'nın ağzından anlatılan üzücü bir hayatı konu ediniyor.

Kitap beni hem üzdü, hem öfkelendirdi. Ama öte yandan kitabı okumamı sevgili Leyla kolaylaştırdı. Başka bir şansı olabilseydi acaba nasıl biri olurdu Leyla diye düşündüm. Başka bir şansı olabilir mi acaba kızlarının diye düşündüm. Sonra da bu sistemi düşündüm.

Kitaptan etkilendim. Yazar pat pat pat yazmış her şeyi. Hem de ana karakterin ağzından. Etkileyiciydi. Yazarın başka kitaplarını da okumak istiyorum.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


15 Eylül 2024 Pazar

Denemeler (Montaigne) | Kitap Yorumu

Yazar: Montaigne, Çevirmen: Sabahattin Eyüboğlu,
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Kitap, Montaigne'nin çeşitli konular etrafında yazdığı kısa düşünce yazılarından oluşuyor. Montaigne bu yazılarında kimi filozof, tarihi kişilik ve yazarların düşünce ve sözlerinden de ilham alarak insan ve ona dair konuları işlemiş. 

Sanıyorum ki öğrencilik yaşamınızın en azından bir noktasında mutlaka Montaigne ile yolunuz kesişmiştir. Belki bir öneri, belki zorunlu bir okuma, hatta belki de kişisel bir keşfiniz sonucunda kendisinin Denemeler'ini okumuş, göz atmış, en azından ismen duymuşsunuzdur. Bu kitabı ben de ilk kez liseye giderken okumuştum. Öğretmenlerimin kitabı önerdiğini hayal meyal hatırlamakla birlikte, kitabı yine bir kitapçı turumda keşfedip okudum.

O zamanlar kitap hakkında ne düşünmüştüm bunu anımsayamıyorum ancak kitapta sarı keçeli kalemle (evet böyle şeyler yapardım ahahah) çizdiğim yerler ve kimi yerde hafifçe beliren kısa notlar bana pek tabii o zamanki düşüncelerim hakkında biraz fikir verdi. Tabii geçmiş zamanın fikirlerinin ilginçliği bir yana kitabı bu okumamda daha farklı şeyler de düşündüm. 

Montaigne'nin x konusundaki düşüncesine katılmam veya y konusundaki düşüncesine katılmamam çok değişken bakış açılarımın ürünü. Kendisinin cinsiyetçiliğini ise yaşadığı yüzyılın popüler fikirlerinin basmakalıplığına veriyorum. Ancak tüm bunlar bir yana, kitaba ve yazarın düşünce dünyasına dair en beğendiğim ve kendime yakın bulduğum nokta, yazarın bireylerin kendi fikirlerini inşa etmelerine verdiği önemi şiddetle savunması ve bunu kendi yazdığı bu kitapla da somutlaştırmasıydı. Hatta yazar bu somutlaştırma eylemini de yazdığı önsözde kendisi dile getiriyor: ''Kısacası, okuyucu, kitabımın özü benim.'' Kendisi öldükten sonra da düşüncelerinin yaşaması için onları yakınlarına bırakma amacının kitabı var etme amacı olduğunu ve bu yolda ilerlerken ''ben kitabımı yaptığım kadar da kitabım beni yaptı.'' sözleriyle, kendisinin de yazı yoluyla geliştiğini ifade ediyor.

Velhasıl kelam, kitabı okumadıysanız okuyun derim. Eksik kalmasın kategorisindeki bir kitap benim için Denemeler.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


Kitabın fiyatı gözlerimi yaşartıyor...

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.